hormon replasman tedavisi ilaç isimleri
Şu anda hiperparatiroidi belirtilerinin yaygın çözümlerinden birisi etkilenmiş olan paratiroid dokusunun ameliyat ile alınmasını, hormon replasman tedavisini veya kemikleri korumak için ilaç kullanımını içeriyor. Doğal çözümler ise belirtilerin yönetilmeleri ve iyileşmeyi hızlandırmada yardımcı olabiliyorlar.
Büyüme hormonu replasman tedavisi ise GH eksikliği olan yetişkin ler için FDA tarafından onaylanmış bir tedavi seçeneğidir. Müddet Tahminleri (Prognoz) Hastalığın prognozu, teşhis zamanına ve hormon replasman tedavisine göre değişir. Zamanında teşhis edilemeyen olguların prognozu (seyri) kötü olabilir.
Aırıhormon üretimi antitiroid ilaçlar ile tedavi edildiğinde, tiroid hormon düzeylerini dengelemede 50-100 mikrogram Tiroid fonksiyonlarının testinde 100 mikrogram: Testen 2 hafta önce balayarak 200 mikrogram (2x100 mcg tablet) Tedavi Süresi Tedavinin süresi, EUTHYROX’u kullandığınız duruma göre değiir.
Uykuapnesi olduğuna inanan kadınlar doktora başvurmalıdır. CPAP tedavisi dahil bir dizi etkili tedavi seçeneği mevcuttur. Menopoz için hormon replasman tedavisi, diyetlerini ve egzersizlerini değiştirebildiği gibi risklerini azaltabilir. Bir Kadının Hayatı Boyunca Uykusu Nasıl Değişir?
Levotiroksinsodyumun yan etkileri nelerdir? Levotiroksin tedavisi genellikle iyi tolere edilir. Belirtiler ortaya çıkarsa, genellikle zehirli seviyelerde tiroit hormonuna bağlıdırlar ve semptomlar hipertiroidizm semptomlarıdır. En sık bildirilen yan etkiler şunlardır: göğüs ağrısı, artmış kalp hızı veya nabız,
nama klub voli yang bagus dan artinya. Hormon replasman tedavisinin KVH riskini %50 azalttığı ileri sürüldü! Danimarka merkezli yeni bir çalışmanın verileri, yaş ortalaması 50 olan postmenopozal kadınlarda hormon-replasman tedavisinin önemli faydalar sağladığını gösterdi. Geçtiğimiz ay BMJ’de yayınlanan bu randomize çalışmasında, hormon replasman tedavisinin HRT mortalite, MI veya kalp yetmezliği sonlanma noktası riskini anlamlı oranda azalttığı belirlendi. Prof. Dr. Louise Schierbeck ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada, HRT’yi 10 yıldan fazla süre kullanan katılımcılarda meme kanseri veya inme riskinin artmadığı saptandı. Çalışmadan elde edilen verileri değerlendiren Prof. Dr. Schierbeck, şu bilgileri verdi “Bu, sert sonlanma noktası olan en uzun randomize çalışmadır ve HRT uygulanan kadınlarda kardiyovasküler sonlanma noktalarında %50 azalma saptadık. Ayrıca meme kanseri riski artışına rastlanmadık. Çalışma kapsamında, randomize tedavinin bitiminden sonra kadınlar altı ay daha izlendi. Bin kadından elde edilen bulgular zamanlama hipotezi’ni doğruladı. 2002’de, Kadın Sağlığı İnisiyatifi’nden WHI alınan primer sonuçlar, HRT’den hiçbir kardiyovasküler yararın çeşitli gözlemlerin ileri sürdüğü bir bulgu ve endikasyonun dahi elde edilmediğini göstererek, bu tedavinin geniş çapta bırakılmasına neden olmuştu.” Ancak daha sonraki WHI analizleri ve diğer çalışmalardan alınan veriler, buradaki kilit noktanın, HRT’nin ilk reçetelendiği zaman olduğunu düşündürmüştü. Bu Danimarka çalışmasındaki kadınlar, WHI çalışmasındaki kadınlardan ortalama yaş 63 ortalama 13 yaş daha gençti. Prof. Dr. Schierbeck, bu durumla ilgili şu değerlendirmede bulundu Progesteron nedir? Gebelikte yükselmesi veya düşmesi tehlikeli midir? “Kadınlarda menapozdan 13 yıl sonra, menapozal semptomlar için tedaviye başlanmasının çok anlamlı yoktur. Tedaviye, aradan yıllar geçtikten sonra değil, menapoz zamanında başlanması önemlidir. Bu çalışmada 10 bin insan yılı randomize tedavi verileri mevcut ve 1000 kadında anlamlı sonuçlar elde ettik. Bu yüzden, bu klinik açıdan çok önemli bir gelişmedir.” Alanındaki en önemli çalışma Çalışmadan elde edilen yeni bulgulara ilişkin bir analiz yapan Dr. Howard N Hodis, ise “Bu bulgular ortaya çıkana kadar, doğrudan östrojen kardiyoprotektif hipotezi’ni inceleyen bir çalışma yoktu. Bu benzersizdir, çünkü kadınları esasen menapoz zamanında veya menapozdan çok az sonra inceleyen, a priori, randomize tek çalışmadır. Ve bu, gerçekten, karşı çıkan bazı araştırmacıların göz ardı ettiğini düşündüğüm önemli bir noktadır. Kadınların yaş ortalaması, tedavi ettiğimiz menopoz dönemine yaklaşan ve semptom gördükleri için Hormon istiyorum’ diyen kadınlar gibi 50 olarak ayarlanmıştır. Bu nedenle istatistiksel olarak, bu çok önemli bir çalışmadır” dedi. Çalışmayla ilgili eleştirilere de cevap veren Prof. Dr. Hodis, şu değerlendirmeyi yaptı “Yeni Danimarka çalışması, anlamlı sonuçlar vermek için çok küçük gibi görülebilir. Ancak numune boyutu küçük olmasına rağmen, 16 yıl ve 20 bin kadın yılı izlem mevcuttur. Bu yüzden, bu klinik açıdan önemlidir.” Danimarka çalışmasından elde edilen verilerin pek çok acıdan benzersiz olduğunu söyleyen Case Western Reserve Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. James Liu, ise şu değerlendirmede bulundu “Bu makale, 60 yaş altı kategorisine giren menapoza yeni girmiş kadınlarda HRT için gelişmekte olan verilere eklemektedir. Çalışma sonuçları dikkate almaya değerdir ve istatistiksel olarak anlamlıdır ve 50 ila 60 katılımcılı WHI kohortunun alt gruplara göre sınıflandırılmış analizleri ve Hemşire Sağlığı Çalışması gibi daha eski gözlem çalışmaları ile uyumludur. Bu nedenle, uyuşan verilere sahip iki randomize çalışma mevcuttur. Şaşırtıcı noktalar arasında, 16 yıllık izlem boyunca meme kanseri riskinde artış olmaması ve inme riskinin artmamasıdır.” KV olaylarda kanser riskini arttırmadan %50 azalma sağlandı Çalışma kapsamında menopoza yeni giren veya perimenopozal semptomlar yaşayan 45 ila 58 yaşlarındaki 1006 sağlıklı kadın, Danimarka Osteoporoz Önleme Çalışmasına alındı ve HRT n=502 alacak veya hiç tedavi almayacak kontrol, n=504 şekilde randomize edildi. Primer sonlanma noktası, kompozit ölüm, kalp yetmezliği nedeniyle hospitalizasyon ve MI’ydı. Sekonder sonlanma noktası, inme nedeniyle hastaneye yatırılma ve primer sonlanma noktasının bireysel komponentleriydi. Güvenilirlik sonlanma noktası, ölüm veya meme kanseri tanısı veya gruplandırılan diğer kanserler ile pulmoner embolizm veya derin venöz trombozu DVT nedeniyle hastaneye yatırılmaydı. Menopoz nedir? Ne zaman başlar? Belirtileri ve tedavisi Tedavi grubundaki intakt uteruslu kadınlara, 12 gün boyunca 2-mg sentetik 17- estradiol, 10 gün boyunca 2 mg 17- estradiol ile 1 mg noretindron asetat ve 6 gün boyunca 1 mg 17- estradiol verildi. Histerektomi uygulanan kadınlarda, birinci basamak tedavi, günde 2 mg 17- estradioldü. Yan etki yaşayan veya semptomları yeterince hafifletilemeyen kadınlara diğer tedavi modaliteleri önerildi. Çalışmanın planlanan süresi 20 yıldı. Bununla birlikte, 10 yıllık ziyaret döneminde 2002’de elde edilen WHI verileri, HRT kullanımının yarardan çok zarara neden olduğunu gösterdiğinden, katılımcılara tedaviyi bırakmaları önerildi. Ancak katılımcılar, ölüm, kardiyovasküler hastalık ve kanser için 16 yıla kadar izlenmdi. On yıllık girişimden sonra, ölüm, MI veya kalp yetmezliğinin primer kompozit sonlanma noktasında %52 oranında bir azalma görüldü ve bu herhangi bir kanserdeki artış ile ilişkili değildi. Prof. Dr. Schierbeck, HRT’nin venöz tromboembolizm VTE riskini arttırdığını bilmesine karşın, rakamların, VTE için anlamlı bir sonuca varmak için çok küçük olduğunu söyledi ve bunun, CV olayından daha az ciddiyette bir olay olduğuna işaret etti. HRT’ye ilişkin tartışmalarda emosyon kanıtı bastırdı Emosyonun, HRT tartışmasında uzun süredir nedeni bastırdığını söyleyen Prof. Dr. Hodis, şu bilgileri veriyor “Geçen 50 yılda, bu alanda en az 40 adet gözlem çalışması yaptık ve bunların tümü, iki çok önemli sonuçta Menapoz dönemine girme zamanlarındaki kadınlarda, kardiyovasküler hastalıkta azalma ve mortalitede azalma uyuşmaktadır ki bu durum tıpta çok karşımıza çıkmaz. Ancak WHI çalışması, 12 yıl veya daha fazladır menopozal durumdaki kadınlarda gerçekleştirilmiştir. Bunlar tamamen farklı iki kadın popülasyonudur. WHI çalışmasından sonra hormonlar kadınları öldürüyor’ emosyonlarının tümünde – ki bu oldukça gülünçtür- hiç kimse arkasına yaslanıp Bunu destekleyen kanıt var mı?’ demedi. Ne yazık ki WHI sonuçlarından çıkan kılavuz mümkün olan en kısa süre boyunca en düşük doz’ şeklindeydi. Şimdi elimizde, açıkça, bu ürünlerin kısa süreli kullanımının kadınlar için maksimum yararı ortaya çıkaracağını gösteren iyi yürütülmüş, 10 yıllık randomize bir çalışma var. Ayrıca yakın zamanda, KEEPS çalışması da dahil olmak üzere geçtiğimiz hafta bildirilen HRT’yi destekleyici nitelikte başka önemli veriler de ortaya çıktı.” HRT’nin optimal süresi ne kadar olmalı? Prof. Dr. Schierbeck bu durumla ilgili şu analizi yapıyor “Çok fazla kadının HRT için endişeleniyor olması çok yazık, çünkü HRT, menopoz döneminde yaşam kalitesi için çok önemlidir. Mevcut durum, bir kadının en kısa süre için en düşük dozu’ alacak şekilde HRT kullanmak istemesi üzerine kurulu. Ancak bu çalışmanın önemli bir etkisi olacaktır ve yeni kılavuzlar üzerinde çalışan uluslar arası dernekleri etkileyecektir. HRT’nin optimal süresinin ne kadar olması gerektiği sorusuna gelince; bu tedavi için bir zaman sınırlaması belirleyebileceğimizi düşünmüyorum. En az 10 yıl boyunca ciddi herhangi bir yan etkiye rastlamadık.” Prof. Dr. Hodis, önerilerde sismik bir geçişin olacağına inanmadığını, çünkü doktor ve kadınların uzun süredir HRT korkusuyla yaşadığını söylüyor. Prof. Dr. Hodis, “Ancak insanlar bu bulguya bakacak ve tedaviyi daha uzun süre alarak rahat hissedebiliriz diyecek’. Kişisel olarak HRT’yi savunmak gibi bir amacım yok. Ancak karşı çıkılmasını da doğru bulmuyorum. Bu ürünleri, kullanmak isteyen kadınlarda, semptomlu veya semptomsuz olarak, uyarılarda bulunarak örneğin kan pıhtılaşmaları yoksa kullanın denebilir. Bu ürünlerin riskleri var ancak bu riskler çok düşük ve kuşkusuz, kullandığımız diğer birçok ilaçtan daha yüksek de değil” dedi. Sırada ne var? HRT ve kronik hastalık önleme HRT’nin kronik hastalık önlenmesinde de rolü olduğuna inandığını belirten Prof. Dr. Hodis, şu değerlendirmeyi yapıyor “Veriler, hormonların, kemik kırıkları ve kalp hastalığı gibi kronik hastalıklarda mükemmel bir önleyici faktör olduğunu göstermektedir. Danimarka çalışmasında, ölümlerde meydana gelen azalma anlamlı olmamasına rağmen, kanıtların toplamı, HRT’nin kadın ömrüne neredeyse iki yıl ilave ettiğini ve hormonların, kaliteye göre ayarlanan yaşam yılı [QALY] başına $2300 civarında maliyet getirerek maliyet etkinliğini gösterdi. Bu çalışma HRT’nin sahip olduğu ek yarara dikkat çekiyor. Kadınlarda bu etkiyi gösteren başka hiçbir şey yoktur. Örneğin statinler ömrü uzatmaz ve QALY başına $50 000 $100 000 maliyet getirir.” KEEPS ve WHI çalışmasını yapan Brigham ve Kadın Hastanesi’nden Prof. Dr. Joann E Manson, HRT’nin yalnızca menopozal semptomların tedavisinde kullanılması gerektiği konusunda uyarıyor. ABD’de ulusal basına bir demeç veren Prof. Dr. Manson, “Biz bu noktada kesinlikle kalp hastalığı veya kognitif fonksiyonda azalmayı önlemek amacıyla hormon tedavisine başlanmasını istemeyiz; kanıt, bu noktaya kadar sunulmamıştır. Ancak menopozal semptomlar yaşayan ve bunları azaltmak ve bu semptomlarla ilişkili yaşam kalitelerini iyileştirmek amacıyla HRT’yi düşünen kadınlar için, dört yıl boyunca HRT alınması ile sağlanan olumlu etkiler olduğu konusunda pek çok kanıt var” diyor. Medikasyon programları hormon dozlarında farklılıklar Danimarka çalışmasında araştırmacılar tarafından gösterilen bazı sınırlamalar olduğunu dile getiren Prof. Dr. James Liu, “Ancak gösterilmeyenler de mevcut. Kullanılan medikasyonun, geleneksel olarak [AB’de] kullanılan konjuge equine östrojenden daha düşük dozda olduğu konusu var. Bu WHI çalışmasında diğer yandan 2-mg estradiol dozunun benzer olduğunu ifade edenler var’ ayrıca kullanılan progestin farklıdır. Ayrıca, dozlam türü de farklıdır. Danimarka çalışmasında, 28 günlük doz paketi formunda siklus östrojen ve progestin kullanılmış ve östrojen-progestin uygulama paterni, son altı günde 1 mg’lık daha düşük estradiol dozu kullanıldığından, bir şekilde benzersizdir. Bu nedenle östrojen maruziyeti, 28 günde tek formda değildir. Bu doz, sürekli olarak 2-mg estradiol alan histerektomi uygulanmış kadınlarda da farklıdır. Bu da, intakt uteruslu kadınlara sürekli olarak günlük östrojen/progestin kombinasyonu uygulanan WHI çalışması ile çelişmektedir. Danimarka çalışmasına yönelik veri sonlanım noktaları-küçük boyutu nedeniyle- yalnızca östrojen kullanan histerektomi nedeniyle ve siklik östrojen-progestin kullanan kadınlar için birleştirilmiştir. Bu analiz, daha büyük kohort boyutlarına sahip iki ayrı çalışmanın intakt uteruslu kadınlar, histerektomi uygulanan kadınlardan ayrı bir çalışmadaydı yer aldığı WHI yaklaşımından farklıdır. Ancak, daha olumlu bir şekilde, şuna dikkati çekmek isterim. Danimarka çalışmasındaki izlem, çalışma ve çalışma sonrası gözetim bazında, WHI çalışmasından daha uzundur.” KAYNAK Effect of hormone replacement therapy on cardiovascular events in recently postmenopausal women randomised trial. Louise Lind Schierbeck, Lars Rejnmark, Charlotte Landbo Tofteng, Lis Stilgren, Pia Eiken, Leif Mosekilde. BMJ 2012;345e6409 doi Makalenin tam metnine aşagıdaki linkten ulaşılabilmektedir Abstract Objective To investigate the long term effect of hormone replacement therapy on cardiovascular outcomes in recently postmenopausal women. – Design Open label, randomised controlled trial. Setting Denmark, 1990-93. Participants 1006 healthy women aged 45-58 who were recently postmenopausal or had perimenopausal symptoms in combination with recorded postmenopausal serum follicle stimulating hormone values. 502 women were randomly allocated to receive hormone replacement therapy and 504 to receive no treatment control. Women who had undergone hysterectomy were included if they were aged 45-52 and had recorded values for postmenopausal serum follicle stimulating hormone.
Giriş Tarihi 1701 Dokuz Eylül Üniversitesi DEÜ Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülekli, bir ilaç firmasının menopoz ve kalp krizi ilişkisi üzerine ABD'de yaptığı araştırma sonuçlarının bilim adamları tarafından yeterince tartışılmadan kamuoyuna sızdırıldığını ve yanlış algı sonucu hormon ve östrojen replasman tedavilerinden tamamen vazgeçildiğini aktardı. Oysa menopozla ilgili tedavilerin tıbbın durağan bir bilim olmadığını kanıtlar nitelikte olduğunu ve bilim adamlarının da yenilikleri takip etmesi gerektiğini kaydeden Gülekli, şunları söyledi "1990'larda bir takım gözlemlerimize dayanarak hastalara menopoza girdikten sonra devamlı ilaç kullanmaları gerektiğini söylüyorduk. Bu hastaları yılda 1 kere takip etmek gerekiyor. Bir başka şey daha öğrendik menopoza girmiş kadınlara üzerinden yıllar geçmiş olsa da 'sizin kalbinizi koruyacağız' diye bir ilaç vermenin yararı yok, gördük koruyamıyoruz. Yeni menopoza girmiş kadının da kalbini krizden bir ilaçla koruyamayacağımızı öğrenmiş olduk. İlaç verdiğimizde bazı olumlu şeyler oluyor ama ilaç her şeyi iyileştiremiyor. Eskiden ilacın her derde deva olacağını söylüyorduk, cilt sarkmasına da kalp krizine de engel diyorduk ve hastalıktan koruduğunu düşünüyorduk. Şimdi böyle olmadığını öğrendik. Bazı durumlarda ilaç vermiyoruz ama bazı durumlarda veriyoruz." Yumurtalıkların iki görevi olduğunu, bunlardan birinin neslin devamını sağlamak diğerinin ise östrojen hormonu ile kadını sağlıklı kılmak olduğunu dile getiren Gülekli, menopozda gerekli hallerde bu hormonu dışarıdan ilaçla verdiklerini anlattı. Hormon replasman tedavisi ilaçlarının kansere neden olduğu gerekçesiyle Türkiye'de ve dünyada ilaçların bırakıldığını söyleyen Prof. Dr. Bülent Gülekli, şöyle devam etti "Ancak şimdi biliyoruz ki bir grup hastanın ilaçları kullanması gerekiyor. Bunlar, normal yaşında menopoza girmiş ve ciddi şikayeti olan hastalar. Diğer grup ise erken, yani üreme çağında yumurtalıkları erkenden iflas etmiş 20'li, 30'lu yaşlarındaki kadınlar. Onların da menopoz yaşına gelene kadar ilaçları kullanması gerekiyor. Ne kadar kullanacak? Bu sorunun henüz cevabı yok onu zaman gösterecek." Yarar zarar hesabı İlaç tedavisinin yararlı etkileri olduğunu, kemikleri ciddi ölçüde koruduğunu anlatan Gülekli, menopoz sonrası kemik kırığına bağlı ölümlerin, ilaca bağlı olarak oluşabilecek tromboembolik rahatsızlıklara oranla çok daha yüksek olduğunu belirtti. Gülekli, hekimlerin hastalarını zarar vermeksizin tedavi etmesi ve çok sık görülen durumlara karşı koruyabilmesi gerektiğini söyledi. Östrojen replasman tedavisinde sadece östrojen verildiğini ve rahmi alınmış kadınlara uygulandığını anlatan Gülekli, "Progesteron ise sadece rahmi korumak için veriliyor. Progesteronun meme kanseri riskinde 5 yıl sonunda artışa neden olabileceği görülüyor. Ancak yeni menopoza girmiş kadına her yıl düzenli kontrollerini yapmak şartıyla ilk 5 yıl ilaç vermek risk artışına neden olmuyor ama ileri yaşlarda başlarsanız o zaman risk artışı var" dedi. Bir grup hasta için hormon replasman veya östrojen replasman tedavilerinin yüzde 100 fayda sağladığını dile getiren Bülent Gülekli, bu grubu hekimlerin belirlemesi gerektiğini ve düzenli kontroller yapılması gerektiğini anlattı. Menopoz yaşı ve kilo değerlendirmesi Sağlıklı yumurtanın tükenmesi anlamına gelen menopoz yaşının ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğini, Ulusal Menopoz Osteoporoz Derneği verilerine göre Türkiye'deki menopoz yaşının ortalama 47-48 olduğunu ifade eden Bülent Gülekli, bu ortalamanın kliniğe gelen hastalardan elde edildiğini anlattı. Tüm kadınların menopoz kliniklerine başvurmadığı için ortalama yaşın sağlıklı olarak belirlenemediğine dikkati çeken Prof. Dr. Gülekli, Türkiye'deki menopoz yaşının İngiltere gibi 51-52 olduğunu düşündüklerini, sosyo ekonomik düzey yükseldikçe menopoz yaşının da yükseldiğini bildirdi. Tedavide kullanılan ilaçların kadınlara kilo aldırdığı yönündeki inanışın da yanlış olduğunu ifade eden Gülekli, kilo alımının yaşam biçimine bağlı olduğunu ifade etti. Menopozdan geri dönüşün mümkün olmadığını, bu dönemde kadınların gebe kalamayacağını da belirten Prof. Dr. Bülent Gülekli, ancak yumurta bağışı ile gebe kalınabileceğini, bu yöntemin de Türkiye'de yasak olduğunu sözlerine ekledi.
“KADINDA HORMON REPLASMANI” Yazı dizisinin devamıdır. İlk bölümü okumadıysanız önce lütfen burayı tıklayarak okuyunuz “Neden bize burada WHI Women’s Health Inititative çalışması denen berbat çalışmadan söz etmek zorundasın? Biz doktor da değiliz ki. Bunun bizim için ne önemi var?” diye düşünüyorsanız fena halde yanılıyorsunuz. Neden mi? Şunu deneyin anlarsınız Doktorunuza gidip “Menopoz dönemine yaklaştım/girdim. Vücut dengem bozulmaya başladı. Hormon kullanmayı düşünüyorum. Ne dersiniz?” diye sorun. Kim olduğu hiç önemli değil İster dayınızın oğlu Kulak Burun Boğaz’cıya, ister mahallenizdeki aile hekimine, ister üniversite kadın doğum profesörüne, işiteceğiniz yanıt hep aynı olacaktır “Sakın ha! Meme kanseri mi olmak istiyorsun?” Meme kanseri olmamanın yollarını bu kadar iyi bilen ! bunca doktor arasında nasıl olup da meme kanserinin her yıl güçlenen bir salgın haline geldiği aklınıza takılsa da, size düşen -haklı olarak- doktorunuza inanmaktır. Her biri yıllarca okumuş, başarılı, zeki, yetenekli, son derece çalışkan ve iyi niyetli bir doktor ordusu bir konuda ağız birliği ediyorsa, doğru yanıt da herhalde budur “Sakın ha!” İşte bu doktorlarınıza “Peki bu bilginin bilimsel kaynağı nedir?” diye soracak olursanız, pek çoğu “Benim branşım değil ama kadın doğumcu arkadaşlar hep öyle söylüyor. Daha ne olsun?” deyip çıkacaktır. “Branşları dışında! olan bu önemli konu hakkında kulaktan dolma olsun üç-dört cümle çıkartabilecek olana ise rastlayamayacağınızı garanti ederim. Günümüz tıp yaklaşımının açmazı, biz “branşları dışında” diye yazarken bir kez daha ışıl ışıl parlıyor, bilmem sizin de gözünüz kamaştı mı? Hormon denen şeyin tanımında vardır “Hormonlar, vücutta salgılandıkları yerden uzaktaki doku ve organları, vücudun tamamını etkileyen moleküller” diye. Buyrun böyle bir tanımı bir branş içine, yani vücudun bir coğrafik bir bölgesine sıkıştırın! Yok eğer aynı soruyu bir kadın doğumcuya soracak olursanız “Anladık “sakın ha!” hormon kullanmayacağız, ama hangi bilimsel nedenle böyle söylüyorsunuz doktorum?” diye, işiteceğiniz yanıt hep ve daima aynı olur “WHI çalışması öyle söylüyor” “Peki, o çalışma dışında dayanağınız var mı, varsa nedir?” diye hiç üstelemeyin, kaset çaresiz başa saracaktır “WHI çalışması” İsterseniz deneyin kendiniz görün. Plak takılacaktır “WHI çalışması” İşte bu berbat çalışma, böylesine büyük bir lanet olarak kadın sağlığı üzerinde tam 16 yıldır asılı duruyor. Biz de işte bu yüzden, tıp terminolojisi ve bilimsel ayrıntılardan uzak kalmaya çalışarak da olsa bu berbat çalışmayı burada afişe etmek zorundayız ki bunca gürültü arasından anlatacaklarımız işitilebilsin. 40 ayrı merkezde kadının dahil edildiği WHI çalışması 1998 yılında başlamış ve 8,5 yıl sürmesi planlanmıştı. Çalışmada menopoz sonrası eksilen hormonların, yani estrojen ve progesteronun yerine konması ile, menopoz sonrası kadınlarda hızla arttığını bildiğimiz kalp hastalığı, kemik erimesi, bunama gibi sorunların önlenmesi amaçlanıyordu. Hormon replasmanı hakkında zaten bir çok çalışma yapılmıştı ama en büyüğü, en maliyetlisi bu olacak ve bu konuda “son sözü” söyleyecekti. Büyük olmasına büyük, ama bir o kadar da yanıltıcı bu çalışma, yol açtığı sonuçlar açısından bana göre tıp tarihinin en büyük insanlık suçlarından biridir. Aslına bakarsanız, insanda hormon dengesi bozulduğunda eksilen hormonun dışarıdan verilmesi yalnızca kadın hormonlarına özgü değil. Hepimiz insülin veya tiroid hormonu kullanan birilerini tanıyoruz, öyle değil mi? Peki, kadınlarda kullanılan hormonlarda sorun neydi de bu hayal kırıklığı yaşanmıştı? Çevrenizde tiroid hormonu ya da insülin verilen kişilere sorunuz Bu kişiler, aldıkları hormonun dozunun ayarlanması için zaman zaman kan tetkikleri yaptırırlar. Böylece verilen hormon dozu kişisel ihtiyaca göre bazen artırılır ya da azaltılır. Tiroid hormon düzeyi takip edilmeden tiroid hormonu vermeyi hayal bile edemezsiniz. Şimdi bir de çevrenizdeki kadınlara sorun İster polikistik over, ister endometriosis, ister menopoz yakınmaları için, isterse adet düzensizlikleri için olsun, onlara reçete edilen hormonların kan düzeyleri neden takip edilmiyor? Neden kadın doğumcu arkadaşlar verdikleri hormon ilacı ile hormon düzeyleri dengeye gelmiş mi diye tetkik istemiyorlar? Ben söyleyeyim Bakılacak olsa da tetkikte hiçbir şey görülmeyecek de ondan! “Bu da ne demek?” diyeceksiniz. “Yani benim eczaneden aldığım hap içinde hormon yok mu? Bu nasıl olur? Yanıtlayayım Evet var, hem de “güçlü” taklitleri var, ama ne yazık ki gerçek insan hormonları yok! İşte bu yüzden de ne laboratuvar cihazları onları görüp tanıyabiliyor, ne de sizin vücudunuz. Kafanız mı karıştı? Hiç karışık değil. Hemen açıklayalım. Önce, daha da çarpıcı olarak anlatmak için şöyle ifade edeyim Diyelim ki kadın doğum doktorunuz size adet düzensizlikleri, polikistik over ya da menopoz nedeniyle almanız için bir hormon hapı yazdı. Hepimizin bildiği gibi bu hapta kadınlık hormonları olan estrojen ve progesteron hormonları birlikte yer alıyor. Siz de günde bir tane içiyorsunuz. Siz tabii ki lütfen bu söyleyeceğimizi uygulamayın ama, diyelim ki oturduğunuz semtteki eczanelerin tümünü dolaşıp hepsinin raflarında bu ilaçtan kaç tane varsa aldınız. Oturup hepsini bir tencerenin içine boşalttınız. Şimdi önünüzde koca bir tencere dolusu içinde estrojen? ve progesteron? olan hap var. Öyle ya, doktorunuz bunları estrojen ve progesteron niyetine yazmıştı. Sonra tutup önünüzde ne kadar hap varsa kaşıklayıp, bir tencere progesteron ve estrojen hapını yalayıp yuttunuz diyelim. Güzelce kana karışması için de 2-3 saat bekledikten sonra en yakın laboratuarda kanınızdaki estrojen ve progesteron ölçümü yaptırdınız. Değerler tavana vuracak sanıyorsunuz değil mi? Sürpriz Laboratuvardan çıkan estrojen ve progesteron değerlerinizde, bir tencere hormon hapından sonra, bir milim oynama olmayacak! “Nasıl olabilir bu?” diyeceksiniz. Gelin yavaş yavaş anlatalım, nasıl oluyor. WHI çalışmasında kullanılan hormonların, yani bugün hala doktorunuzun size estrojen ! ve progesteron ! niyetine yazdığı, sizin de eczaneden hap şeklinde alıp yuttuğunuz hormonların moleküler yapısı, yani etken maddesi, insan kanında milyonlarca yıldır dolaşan estrojen ve progesterondan ne yazık ki çok farklı! Sizin 30’lu yaşlarınızda kanınızda dolaşan, hamilelik döneminize damga vuran progesteron hormonuna örneğin kiraz dersek, size kiraz niyetine verilen şey vişne! Eh, o kadar olur idare edin diyebilirdik ama vücut öyle demiyor. Demiyor, çünkü hormon dediğiniz şey basit bir mineral ya da vitamin değil. Hormonlar direkt olarak hücre DNA’sına yani hücrenin beynine, kumanda merkezine etki eder. Hormon dengemizin bozulmasının bizi hızla yaşlandırması, hastalıkları peşi sıra dizmesi ve sonunda bizi “oyun dışına atmasının” altında da zaten bu yatıyor! Size doktorunuzun “Hormon mu? Sakın ha!” demesinin yegane sorumlusu olan WHI çalışmasında estrojen ve progesteron olarak estrojen ve progesteronun “kendisi” kullanılmadı! Bunlar yerine bu hormonların ilaç firmalarınca üretilmiş, FDA ruhsatlı patentli “taklitleri” kullanıldı. Bugün de eczanenizin raflarındaki haplarda bu hormonların “kendisi” yok. Taklitleri var Estrojen niyetine ! CEE olarak kısaltılan konjuge equine estrojenler, progesteron olarak da medroksiprogesteron asetat kullanıldı. Peki neydi bu, akıl almaz biçimde günümüzde hala reçete edilen, sokağımızdaki eczanenin raflarında her zaman bulabileceğimiz “konjuge equine estrojenler” ve “medroksiprogesteron asetat MPA”? Konjuge equine estrojenlerin ismi equus caballustan geliyor. Equus caballus, bildiğiniz beygirin latincesi. Yani kadınlara insan estrojenlerini vermek yerine hamile at estrojenlerini vermeyi uygun gördüler. “Yahu bu neden peki?” derseniz, doğal insan estrojenlerinin patentini alamazsınız. O zaman para da kazanamazsınız. Sonunda para kazanamayacağınız bir iş için de bu tür büyük çalışmalara milyonlarca, bazen milyar dolar yatırmanız akıllıca olmaz çünkü sonuçta yararlı çıkıp ruhsat alan ürünü sadece siz değil başkaları da üretip piyasaya sürüverir. Ne anladınız bu işten, öyle değil mi? “Peki neden başka hayvan değil de at?” derseniz, “Çünkü at estrojenleri insanınkine en yakın hayvan da ondan” demek isterdim ama ne yazık ki öyle değil. Atları hamile bırakırsanız hayvanın idrarında daha bol estrojen çıkar. Atların hamileliği çok uzun sürer. Mesaneleri büyüktür. Sakin hayvanlardır. Saman ucuzdur. Doğru bir yatırım gibi görünüyor. Özellikle ortaya çıkan estrojen taklitlerinin karışımı için bir patent almışsak! Bu garip karışımlar, eczanelerimizde ve reçetelerimizde hala yerlerini koruyorlar. “Peki, at estrojenleri insan hücresinde iş görüyor mu?” diye soracaksınız. Bu, “iş görmek”ten ne kastettiğinize bağlı! Bugün hayatımıza giren plastikler, BPA, özellikle hayvansal gıdaların yağlarında biriken organoklorin zehirlerin tümü birer xenoestrojen’dir. Yani hücrede estrojenin bağlandığı reseptörleri alıcıları uyarabilirler. Bunların da estrojen gibi “iş gördükleri” şüphesiz. Fakat aynı işi gördüklerini söylemek mümkün değil. Hormonlar hücrede basit ayak işleri yapmazlar. Sıradan kimyasal reaksiyonlarda rol alan sıradan moleküller değillerdir. Bunlarla uğraşmak yerine direkt olarak hücrenin kumanda merkezine, yani çekirdek DNA’sına bağlanarak hücrenin sevk ve idaresine ilişkin komut verirler. İsterseniz hormon molekülünü bir anahtar olarak, hormonun hücre çekirdeğinde bağlanacağı reseptörü de bir anahtar yuvası gibi düşünelim. Bu anahtarın yuvaya mükemmel olarak oturması ve uyması şarttır. Bahçe kapısının anahtarı belki tam oturmasa da biraz zorlayarak açarsınız sorun da olmaz. Radyo frekansı tam tutmasa da dinleyebilir ve söyleneni anlarsınız. Ses biraz parazitli olur o kadar. Ama DNA üzerindeki “yuvanın ona tam uymayan bir anahtarla zorlanması” demek, hücreye verilecek mesajlarda parazit demektir ki, işte bunun sonuçları çok çok farklı olabilir! Aşağıdaki şekilde, temsili olarak, bir hormon molekülünün yani anahtarın hücre üzerindeki reseptör yuvasına nasıl birebir uyması gerektiği gösterilmiş. İşte ancak bu durumda, hücre DNA’sı doğru bir mesaj alabilir. Aşağıdaki şekilde ise üç tane hormon-reseptör yani anahtar-yuva ikilisi görüyorsunuz. Bunlardan birincisi vücudunuzda doğal olarak bulunan hormon-reseptör Gördüğünüz gibi, anahtar yuvaya tam oturuyor. İkincisi, vücuttakinin tıpa tıp aynısı olarak üretilmiş olan biyoeşdeğer hormon. Vücuttakinin tıpa tıp aynısı olduğu için bu anahtar da yuvaya tam oturuyor. Aynen başka nedenlerle kullandığınız tiroid hormonu ya da insülin hormonu gibi. Şimdi gelelim üçüncüsüne Bu da reçetenizle eczaneden alıp yuttuğunuz haplardaki “taklit” sentetik hormon. Yani meşhur WHI çalışmasında binlerce kadına verilen hormon. Yuvaya girmiş, ama tam oturmamış. Zorluyor. Yuvayı aşındırıyor. Evet, adet kanamalarınızı düzene sokuyor. Evet, menopoz dönemine has sıcak basmaları ve gece terlemelerinde faydalı oluyor. Hatta evet, kemik erimesini önlüyor. Ama meme kanserine yol açıyor. Alzheimer riskinizi artırıyor. Kalp damar sisteminizi bozuyor. Depresyon, halsizlik, keyifsizlik, eklem ağrılarınızı artırıyor. Vücutta bazı dokularda kilidin yuvasına otururken, diğerlerinde kapıyı kırıyor. “Bu taklit hormonlardan bir tencere hap alsanız da laboratuar tetkikinde çıkmaz” dedik, evet. Bu demek değildir ki bu taklit hormonlar güçsüz. Aksine, aşırı güçlü. Ama zorlasalar da doğru anahtarın işini göremiyorlar. Laboratuvar ölçüm cihazı da, bu uydurma hormon molekülününgerçek insan hormonundan farklı olduğunu anladığı için bunları hormondan saymayacak ve test sonucunu “Kanınızda estrojen ve progesteron bulunmuyor” olarak verecektir. Peki, laboratuvar cihazının anladığını vücut hücreleriniz anlamıyor mu sanıyorsunuz? Aşağıda iki hormonun molekül yapısını görülüyor. Bu iki hormon ilk bakışta neredeyse aynı gibi duruyor. Yapıları birbirine çok benziyor. Halbuki bu hormonlardan biri estrojen, yani kadınlık hormonu, diğeri ise testosteron yani erkeklik hormonu! Molekül yapılarında bu denli küçük, adeta belli belirsiz bir fark, hücreye bambaşka birer mesaj vermeleri için yeterli oluyor. Anahtar yani hormon ve kilit yuvası yani hücre reseptörü bu derece hassas. Doğru mesaj, ancak yuvaya tam oturan anahtar ile veriliyor Şimdi bir de, her kadında adet döneminin ortasındaki yumurtlama sonrasında yumurtalıktan salgılanan, rahime yerleşecek olan bebeğin yaşama tutunmasını sağlayan o muhteşem, o mucizevi hormon, progesteron hormonunun moleküler yapısına bakalım. Yanında da WHI çalışmasında progesteron taklidi olarak kullanılan ve şimdi hala eczane raflarında bulabileceğiniz medroksiprogesteron asetat MPA adındaki Frankenstein moleküle bakalım. Sizce bu iki “anahtar” aynı mı? Estrojen ve testosteron molekülleri arasındaki belli belirsiz farkı bile derhal “görüp” anlayan hücre, bu kötü taklidi yutar mı dersiniz? İster inanın ister inanmayın, hayatında işte bu, benim Frankenstein diye nitelediğim hormonsu molekülü progesteron niyetine reçetesine yazmamış bir kadın doğum uzmanı yoktur! Çünkü tüm jinekoloji bilim camiası, bu ikisinin “aynı şey” olduğuna her nasılsa inandırılmış durumdadır! 2002 yılında sonuçları duyurulan WHI çalışmasında kullanılanlar da işte bu “hormonsular”dı. Kadın kanında milyonlarca yıldır dolaşan gerçek hormonlardan çok farklı yapıda sentetik kimyasal “ilaçlardı” . Hala ülkemizde ve dünyada kadınlara reçete edilen hormonların çok büyük çoğunluğu da işte bu uydurma hormonlardır. Bunun tek nedeni de bu ürünlere patent alınabilmesidir. Tıp bilimini ilaç şirketlerinin yönlendirdiği bir gerçektir. WHI çalışması ile ilgili sorunlar bununla sınırlı değil. Bilimsel açıdan bakıldığında çalışmanın hazırlık aşamasından yapılışına kabul edilmez metod hataları ve boşluklar vardı fakat burada kafanızı bunlarla şişirmek istemem. Bu berbat çalışmada hormon replasmanının nasıl bireye özgü ! uygulandığını merak ediyor musunuz? İşte yanıtı Çalışmaya alınan kadın arasında 78 yaşında olan da vardı, 38 yaşında olup cerrahi olarak yumurtalıkları alınan da, 51 yaşında “doğal” menopoza giren de. Bu kadınlar biyolojik ve hele hormonal olarak birbirinden çok ama çok farklı canlılar olmalarına rağmen bu fabrikasyon çalışmada hepsine aynı uyduruk hormon taklitleri aynı dozda verildi! Bu kadar ilkel, bu kadar biyolojiden habersiz, sanki ilaç şirketinin bir ağrı kesici ilacını deniyormuş gibi basite indirgeyen berbat bir çalışma. İyi ama aklımıza takılıyor, sormayalım mı? Bu çalışmada 50-60-70 yaşındaki kadınlara hormon desteği yaptınız. Tamam. Herhalde bu kadınları Marilyn Monroe yapacak kadar hormon vermediniz. Ne kadar verdiniz? “Beyinleri erimesin, kemikleri erimesin yeterli” olacak dozda verdiniz. Buraya kadar tamam. 8 yıllık planlanan çalışmayı bile tamamlayamadınız, artan meme kanserleri nedeniyle 5 yılda sonlandırdınız. Buna da tamam. Peki ama, sizin verdikleriniz eğer gerçek hormon ise, kadınlar 13 yaşından 53 yaşına kadar tam 40 yıl boyunca bu hormonların çok daha yüksek düzeyleri ile nasıl oluyor da yaşıyorlar? Nasıl oluyor da üstelik, bu hormonların en yüksek düzeyde olduğu 20-30 yaş arasında en sağlıklı yıllarını geçiriyorlar!? Nasıl oluyor da hamile kalındığında bu meme kanseri yapan ! kadın hormonları kanda yüzlerce kat arttığı halde kadınlar ne kadar çok hamile kalırsa meme kanserinden o kadar uzak kalıyor? Nasıl oluyor da kadınların MS Multiple Skleroz başta olmak üzere otoimmun hastalıklarının pek çoğu gebelik esnasında rahatlıyor? Nasıl oluyor da siz hamilelik düzeyinin yüz katı düşük dozu birkaç yıl kullandığınızda bu kadınların sağlığını bozdunuz? YANIT AÇIK Sizin kullandığınız hormon falan değildi! Hormonsuydu! Verdiklerinizin gerçek hormon olmaması bir yana, bunları doğal yoldan da vermediniz! Bu hormonların doğal veriliş yolu ciltten krem şeklinde sürmek, vajene fitil olarak uygulamak ya da nadiren enjeksiyon olarak yapmaktır. WHI çalışmasında ve hala günümüzde! doğaya aykırı biçimde bu hormonlar ağızdan hap şeklinde alındığı için karaciğerden geçerek kanda pıhtılaşmayı artırıyor. Kalp krizlerine, beyin damarlarında tıkanıklık ve felçlere yol açıyor. Ağızdan kullanmadığınızda nedeni ortadan kaldırdığınız için, doğaya saygı gösterdiğiniz için, aynen kadınlarda 13-53 yaş arasında olduğu gibi bu risk de ortaya çıkmıyor! İyi ama nasıl oldu da tek bir çalışma, ne kadar büyük olursa olsun, dünyada bu kadar duyulabildi? Çünkü bilim tarihinde ilk ve son defa, bir bilimsel çalışmanın sonuçları Amerikan Ulusal Basın Konseyi toplantıya çağrılarak basın yoluyla dünyaya duyuruldu. “Hormonlar meme kanseri yapıyooor!” edasıyla. Sonra neler olduğunu biliyoruz. Kadın Doğumcu arkadaşların literatürü takip ettikleri en önemli mesleki dergilerden olan Climacteric dergisinde 2014 yılında yayınlanan ve “Bu tıbbi dogma artık düzeliyor mu?” başlığını taşıyan bir makalenin 1 sonuç bölümünde aynen şöyle yazıyor ’WHI bulgularının yanlış yansıtılması ve abartılı yorumlanması, kadınları ve tıp dünyasını hormon replasmanının risklerinin faydalarından daha fazla olduğu düşüncesine inandırarak menopoz dönemindeki kadınların sağlığına zarar vermiştir’’ WHI çalışmasının başında bu berbat çalışmayı yönetmiş olan, Kuzey Amerika Menopoz Derneği Başkanı JoAnn Manson ile 2017 yılında yapılmış bir röportajda neler söylediğine bakalım “Yanlış bilgilendirilmiş olmaları nedeniyle, bir kadın jenerasyonu etkin bir tedavi şansını kaçırmış oldu. Şimdi 2002’yi geride bırakıp ’neler biliyoruz’’ bir bakma zamanı» Bu yazı dizisinin 2. bölümünü, Uluslararası Menopoz Derneği’nin International Menopause Society 2011 tarihli “Menopoz sonrası hormon tedavisi ve orta yaş sağlığına ilişkin koruyucu stratejiler” başlığını taşıyan resmi durum bildirgesini 2 okuyarak bitirelim “WHI çalışmasına ait ilk sonuçların 2002 yılında medyaya sunulma biçiminden kaynaklanan aşırı tutuculuk, aradan geçen 10 yılda kadınların hormon replasman terapisinden uzaklaşmasına ve kalp damar, bunama ve kemik erimesinden korunmak için kritik bir dönemi kaçırarak zarar görmelerine neden oldu” Bütün bu uzmanlar pek de SAKIN HAA” der gibi görünmüyor, ne dersiniz? Sorun hormon tedavisinde değil. Verilenlerin gerçek hormon olmamasında. Bunların doğaya aykırı olarak, yani hap şeklinde verilmesinde. Düzeylerinin ölçülmeyip takip edilmemesinde. Her kadına aynı davranılmasında. “Hormon replasmanında olsun” bireye özgü düşünülmemesinde. Biyolojik bilgiden yoksun, vücuttan kopmuş, ağrı kesici verircesine basitlikte hormon tedavisi yapılmasında. 1 Shapiro S. ve ark “Risks and benefits of hormone therapy Has medical dogma now been overturned?” Climacteric, volume 17, 2014, issue 3 2 Sturdee Updated IMS recommendations on postmenopausal hormone therapy and preventive strategies for midlife health, Climacteric 2011;14302-320
Menapoz yumurtalıklarda estrojen ve progesteron hormonunun yapımının durmasına bağlı olarak aylık adet kanamalarının bitmesidir. Kadınların yaklaşık dörtte biri menapozal geçiş dönemini şikayetsiz, anlamadan geçirirken büyük bir kısmı da daha adetler kesilmeden yani menapoza girmeden perimenapoz döneminde bir çok sıkıntı ile çoktan tanışmış oluyor. Menapozda hormon desteği verilmeli mi? Menapozda hormon desteği söz konusu olduğunda bir çok kişinin aklına soru işaretleri gelir,menapoz doğal sürecine bırakılmalı mı yoksa hormon düzeylerinin düşmesine bağlı olarak ortaya çıkan sıcak basmaları ,gece terlemeleri,vajinal kuruluk,cinsel isteksizlik,cinsel ilişki sırasında ağrı,tükenmişlik,uyku sorunları,kas kitlesi kaybı,kilo alma,sisli düşünme ,ruh hali değişiklikleri,hafıza kaybı,kemik erimesi sürecinin hızlanması,kalp ve damar hastalıkları riskinde artış ve daha erken ölüm ile karşı karşıya mı bırakılmalı Neden hormon tedavisinden bu kadar korkuyoruz? Çoğu doktorun korktuğu ve çekindiği “Hormon mu? Sakın ha!” demesinin yegane sorumlusu 2002 WHI çalışmada estrojen ve progesteron yerine bu hormonların ilaç firmalarınca üretilmiş, FDA ruhsatlı patentli “taklitleri” kullanıldı . Bugün de eczanenizin raflarındaki haplarda bu hormonların “kendisi” yok. Taklitleri var ’WHI bulgularının yanlış yansıtılması ve abartılı yorumlanması nedeniyle, bir kadın jenerasyonu etkin bir tedavi şansından mahrum kalarak kalp damar hastalıkları , bunama ve kemik erimesinden korunmak için kritik bir dönemi de kaçırarak zarar gördü. Yapılan çalışmanın sonuçlarının ürkütücü olmasındaki sorun hormon tedavisinde değil, verilenlerin gerçek hormon olmamasında. Bunların doğaya aykırı olarak, yani hap şeklinde verilmesinde. Düzeylerinin ölçülmeyip takip edilmemesinde. Her kadına aynı davranılmasında, bireye özgü düşünülmemesinde. Biyoeşdeğer hormon tedavisinin WHI çalışmasındaki sentetik hormonlardan farkı nedir? Biyoeşdeğer hormonlar, insan vücudu tarafından üretilen hormonlara çok benzeyen insan yapımı hormonlar olarak tanımlanır. Özelleştirilmiş biyoeşdeğer hormonların genellikle daha güvenli, daha etkili, doğal ve geleneksel hormon tedavisine göre kişiselleştirilmiş bir alternatif olduğu artık biliniyor. Biyolojik hormonlar nasıl verilir? Biyoeşdeğer hormonları muhakkak ciltten ya da vajinal yolla almak gerekir. Bu hormon preparatları krem, jel ya da vajinal ovül fitil şeklinde olabilir. Bu tür hormonları ağız yoluyla almak pıhtılaşmayı artırarak kalp krizi, akciğerde damar tıkanıklıkları, felçler gibi sorunlara yol açar ve bunun nedeni aslında hormon değil, onu yanlış bir yolla almaktır. Biyoeşdeğer hormon tedavisindeki amaç nedir? Tedavi, hormon tedavisi ile kaybedilen hormonların yerine konulmasıdır. Amaç menapozla birlikte düşen hayat kalitesini korumaktır. Sonuç olarak, hormon seviyeleri artacak ve yukarıdaki bahsettiğimiz semptomlar iyileşecektir ve hastalarımız erken dönemde kemik erimesi ,kalp damar hastalıkları,demans,alzeimer gibi hastalıklarla karşı karşıya kalmayacaktır. Biyo-özdeş hormonlar ne kadar yaygındır? Amerika, Fransa, Almanya başta olmak üzere yüz binlerce kadın on yıllardır biyoeşdeğer hormon kullanıyor. Biyoeşdeğer Hormon Tedavisine Başlamadan Önce Hangi Testler Yapılmalı?. Menopoz döneminde hormon replasmanına başlamadan önce bazı incelemeleri yaptırmış olmanız gerekiyor. Bunlar arasında ;Jinekolojik muayene hormon tedavisine başlamadan önce var olabilecek polip, myom, rahim ağzı ya da rahim kanseri ve endometrium rahim içi zarı kalınlığı gibi bulguların ortaya konması açısından,Mammogram hormon tedavisi öncesindeki durumu saptamak için,Rahim ağzından smear,Kemik yoğunluğu tetkiki Biyoeşdeğer hormonları cilt yolu ile kullanıyor olsak bile rastgele uygulayamayız. Bunun öncesinde yalnız yukarıda belirttiğimiz tetkikler değil, hormonal tablo ortaya konmalı. Bunun ötesinde hormon kullanımı esnasında da, kadının bireysel olarak vücudunun verilen hormonları ciltten ne oranda emebildiği ve ne yönde metabolize ettiği de tetkiklerle ortaya konursa güvenli bir şekilde replasmana devam edebiliriz. Biyoeşdeğer hormon tedavisine başlama kararı nasıl verilir? Hormon replasmanına başlamadan önce hasta için artıları ve eksileri değerlendirmeli ve bunlar açıklanmalıdır. Kemik erimesi, kalp hastalıkları, diyabet, Alzheimer, meme kanseri, kolon kanseri, depresyon gibi hastalıkların varlığı ya da bireye özgü riskleri göz önüne alınarak artılar eksiler ortaya konmalıdır. Amacın yalnızca sıcak basmaları ve gece terlemeleri gibi yakınmaları önlemek mi, yoksa yaşa bağlı bunama, kemik erimesi ve kalp hastalıkları gibi sorunları engellemek ve geciktirmek mi olduğu konusunda hasta ve doktor fikir birliğine varmalıdır. Her durumda doğru olan, hastanın kendi vücudu ve yaşam tercihine saygı duymak ve buna öncelik vermektir.
Büyüme Hormonu İlaçları ve İğneleri Hangi Durumlarda Kullanılır? Büyüme hormonu ilaç ve iğneleri, doktor kontrolünde kullanılması gereken ve bazı yan etkileri olan uygulamalardır. Büyüme Hormonu İlaçları Nelerdir? Büyüme hormonu için sunulan ilaçlar, insan vücudunda hormonal eksiklik oluştuğu durumlarda doktorlar tarafından tavsiye edilen ve kontrollü bir şekilde kullanılması gereken ilaçlar olarak bilinir. Büyüme için gerekli olan hormona tıbbi olarak “growt hormon” adı verilmektedir. Büyüme hormonunun salgısı hipotalamus ismi verilen bölgeden salgılanan GHRH ile artmakta ve yine aynı bölgeden salgılanan somatostin isimli hormonun salgılanması ile artış göstermektedir. Yani büyüme hormonunun seviyesi bu iki hormon tarafından kontrol edilmektedir denilebilir. Büyüme hormonunun gece vakitleri salgılanma derecesi artar, gündüz ise azalmaktadır. Ayrıca büyüme hormonu fiyatı da günümüzde yapılacak araştırmalarla kontrol edilebilir. Doktorlar, çocukların bu ilacı kaç yaşına kadar kullanması gerektiğini de sizlerle paylaşır. İnternet platformlarında büyüme hormonu kullananlar ile kullanıcı yorumları ve büyüme hapı konusunda da birçok bilgi paylaşımı bulunmaktadır. Büyüme Hormonu İlaçları Nasıl Kullanılır? Büyüme hormonunun fazla salgılanmasını sağlayan bir diğer sebep mideden salgılanan Ghrelin ismi verilen bir hormondur. Ghrelin olarak adlandırılan hormon, iştahın üzerinde bir kontrol sağlamaktadır. Büyüme hormonu stres var ise, kan şekeri seviyesi azalmış ise, kanın içinde bulunan üre miktarında artma olur ise ve yahut da açlık yaşanması gibi durumlarda çok fazla salgılanır. Büyüme hormonu üzerinde etkisi olan ve insanlar tarafından en çok bilinen ilaç steroid ilacıdır. İlacın içerisinde etkili olan madde somatropin maddesidir. Belirtildiği gibi somatropin maddesi, büyüme hormonunun seviyesini arttırır. Bu ilacı en çok spor ile ilgilenen kişiler kullanmaktadır. Çünkü bu ilaç ile vücuttaki kaslarda gelişme olmakta ve çok kısa süreç içerisinde kuvvet ilerlemesi olmasını sağlamaktadır. Sporcu kişiler dışında cücelik sorunu olan çocuklar da kullanılabilir. Cüce çocuklarda kullanılmasının yararlı olacağını iddia eden kişiler, bu ilacın vücutta yeteri kadar gelişim gösteremeyen kısımlarda büyüme gösterdiğini belirtmişlerdir. Growt hormonu ilacı bu rahatsızlıkta kullanılabilen bir diğer ilaçtır. Growt hormonu salgısını sağlayan ilaçlar, bu hormonun işleyişini kontrol edebilmek için kullanılır. Fakat yapılan araştırmalar bu hormonun direkt olarak büyüme hormonuna etki etmediğini ve bazı organları etkileyip, hormon salgılamaları için etkilediğini göstermektedir. Bilhassa karaciğerin bu konuda etki edilen bir organ olduğu saptanmıştır. Ama karaciğerin ne şekilde ve ne kadar etkilendiği bilinmeyen bir konudur. Karaciğerde sınırlı oranda üretim yapıldığı bilinmektedir. 1980’li yıllarda insan cesetlerinden elde edilen growt hormonunun beyinde oluşan ve ölüm ile sonuçlanabilen bir hastalık ile alakası tespit edildiği zaman, bu ilacın üretimi tamamen durdurulmuştur. STH olarak bilinen bir ilaç, yağ yakıcı olma özelliği olduğu için kullanılmaya başlanmıştır. Vücut içinde bulunan yağın enerjiye dönüştürülmesi özelliği olduğu için sporcular fazla yağ birikimi olmadan normalden daha fazla kalori alabilmektedir. Bu durum da kemiklerde, eklemlerde ve vücut içi bağlarda güçlenmeyi sağlayabilmektedir. Netice olarak kullanan sporcuyu daha güçlü yapan bir ilaçtır denebilir. Fakat bu ilacın olumlu etkilerinin yanında pek çok olumsuz tarafı da bulunmakta ve sırf bu ilacı kullandığından dolayı vücut sağlıklarını kaybeden çok fazla sayıda kişi bulunmaktadır. Bunun aynı zamanda maddi boyutu da bulunmaktadır. İlacın çok fazla pahalı olması yeterli oranda maddi imkanlar olmadığı zaman düzensiz kullanıma sebep olmakta ve ilacın olumsuz etkilerinin ortaya çıkmasına sebep olabilen bir faktör olarak bilinir. Büyüme hormonu iğnesine gelecek olursak, öncelikle büyüme hormonu yalnızca hasta olan insanlarda değil vücut sporu yapan insanlarında kendi istekleri ile kullandığı bir büyüme iğnesi olarak bilinmektedir. Büyüme hormonu küçük yaşta çocuklarda steroid hormonunun salgılanmaması ile ortaya çıkan boy kısalığı ya da uzuvlarda tam gelişememe gibi hususların görülmesi ile kullanılmaktadır. Bu, 191 tane aminoasitten oluşan bir hormondur. Çoğu zaman kas gelişiminde, kemik uzamasında, hücre yenilemede ve doku tamirinde kullanılmaktadır. Büyüme hormonunun en önemli özelliği boy uzatmak olsa bile bir başka önemli özelliği kas kütlesi kazandırmasıdır. Aynı zamanda kemiklerde kalsiyum tutma açısından da birebirdir. İnsanlarda büyüme hormonu salgılanması olmadığı zaman, kişiler bu hormonu dışarıdan almak zorunda kalmaktadırlar. Bu büyüme hormonu iğnesi, çok pahalı olmakta ve bu iğnenin etki süresi ve de kullanım zamanı çok uzun bir süre almaktadır. Çocuklarda büyük insanlara oranla daha fazla büyüme hormonu salgılanır. Eğer çocuklarda bu hormon düzeyleri düşük olur ise ya da büyük bir insan ile aynı seviyelerde olur ise bu hormonun dışarıdan alınması gerekmektedir. İyi bir büyüme hormonu iğnesinin yan etkileri de bulunabilir. Hastalıkları tetikleyen herhangi bir durum olmamakla beraber etkisi araştırılarak kullanılmalıdır. Aynı zamanda vücuda fazla miktarda büyüme hormonu enjekte edildiği zaman vücutta büyüme hormonu salgılanması durabilmektedir. Büyüme hormonlarının muhakkak bir doktor gözetimi altında yapılması ve doktor ile sürekli bir iletişim halinde olunmalıdır. Zira günümüzde de büyüme hormonu iğneleri reçete ve doktor izinleri ile satılmaktadır. Dışarıdan bu ilaçları ele geçiren kişilere cezai işlem uygulanmaktadır. Aynı zamanda büyüme hormonu iğnesi kişiden kişiye farklı etkiler gösterir. Büyüme hormonu iğnesi kimi bireylerde fazla enjekte edilir iken, kimi bireylere de az miktarlarda uygulanır. Büyüme hormonu kullanımı ile birlikte fiyatı hakkında da net bilgilere ulaşarak kaç yaşına kadar alınır sorularına yanıtlar bulabileceğiniz bu yazımızda iğne ve ilaçlarının yan etkileri ya da vücuda etkisi gibi maddeleri de sizlerle paylaşmış olduk.
hormon replasman tedavisi ilaç isimleri